88 Plakalı Bir Taşra Polisiyesi: Bozkır 2. Sezonu ile bizlerle!

0

İlk sezonuyla kendisinden söz ettirmeyi başaran bozkır hikayesi, 2. Sezonu ile devam ediyor. Konusu itibariyle küçük bir taşra kentinde geçen bir polisiye olan Bozkır, her bölümde mutlaka “taşra” ve “bozkır” vurgusunu yapıyordu. 2. Sezonu ile de bu vurgular biraz daha azalmış.

İlk sezonu hatırlamayanlar için hatırlatalım, dizide bir seri katilin peşinde olan Baş komiser Seyfi ve ekibi, çeşitli ipuçları ve kararlılıkları sayesinde cinayetlerin gizemini çözüyordu. Her polisiye yapımında mutlaka gördüğümüz “çömez, yeni polis” tiplemesini, bu sezon da görmüştük. Baş komiser Seyfi’nin yardımcısı, öfkeli, kendini tutamayan, tabir-i caizse “çömez” yardımcısı sayesinde Seyfi komiser davayı çözmüş ve kentin en önde gelen kişisinin katil olduğunu kanıtlamıştı. Tabi yine her polisiye yapımda görebileceğimiz “katil aslında tek başına çalışmıyor” klişesini de es geçmemek gerekiyor. Dizi alternatif bir evrende geçiyormuş hissi veriyor sansak da aslında büyük şehirler dışındaki insan hayatını, çelişkileri, aldatmacaları da gözler önüne sermek istemiş. Özellikle şehrin yerlisi ve sonradan gelenler arasındaki çatışmayı çok etkili bir şekilde işlemişler. Beyaz yakalıların “dert” bildiklerinin, Anadolu insanının “dert”leri ile çatışması da yer yer işlenmişti.

Anadolu insanının yer aldığı yapımlarda gerçekçiliği yakalamanın zor olduğunu kabul etmeliyiz. Bu noktada ilk sezon iki farklı hissiyat uyandırmıştı izleyenlerde. İlki; “bu insanlar böyle değil”, ve ikincisi de “bu kadar olur, hakikaten böyleler”. Bunun farklı sebepleri var tabi, oyunculuklar kadar diyaloglar da bu etkinin oluşmasından büyük etken. Örneğin, çok gerçekçi yapılan tiplemelere yazılan bazı diyaloglar klişe gibi hissettirirken, öte yandan harika oyunculuklar da “vay be” dedirtebiliyor.

Genel anlamda değerlendirmek gerekirse, dizi çekim, kurgu, oyunculukların şahane olması ve verdiği mesajlarla kendisinden söz ettiren bir yapım. Ancak, hikâyenin tahmin edilebilir olması, yer yer klişelere yer verilmesi ve üst üste yapılan “taşra” vurgusu, ilk sezonu biraz gölgelemişti. Bunun 2. Sezonda değiştiğini söyleyebiliriz.

Birinci sezonda yerleşen “çömez yan karakter” klişesinden, ikinci sezonda vazgeçilmiş ve yerine öfke kontrolü olmayan ama en az Seyfi kadar iyi bir polis olan bir karakter getirilmiş. Oyunculukların ilk sezondan bile daha güzel olduğunu söylersek, sanıyorum abartmış olmayız. Örneğin bir “sapık katil” tiplemesi var ki, izlediğiniz her an, her saniye kendisinden nefret edeceksiniz. Ayrıca bu sezonda gerçekten Anadolu insanının her yönünü göstermeyi başarmışlar. Sadece insanlar değil, polisler arasında da oturmuş karakterler sayesinde, dizi izliyot gibi değil de gerçekliğe şahit oluyor gibiyiz. Yine Çiftlik bank benzeri bir olay yaşayan ahalinin tepkileri, haberlerde görmeye alışık olduğumuz cinsten.

İkinci sezon tamamlanmamış olmasına rağmen, şu ana kadar yayımlanan bölümlerin en büyük başarısı, Anadolu insan tiplemelerini gerçeğe yakın bir şekilde verebilmiş olması. İnsanların yaşadığı ikilemleri, çatışmaları güzel bir şekilde yansıtmışlar. Ayrıca her sezonun bir toplumsal konusunun olması da yapımın en büyük artılarından.  Anadolu’da kadının yaşadığı sıkıntıları da üzerinde çok durmadan anlatıyorlar. Belki de en önemlisi, var olmak dışında hiçbir suçu olmayan kadının, tacize maruz kalması ve yine toplum baskısından çekindikleri için seslerini çıkartamayışlarını ince ince işliyorlar.

Türk dizisi deyince akla gelen yapımların dışında bir yapım bu. Eğer hala izlemediyseniz, perşembe günleri BluTv’de yayınlanıyor. İlk sezona ve ikinci sezonun bölümlerine bu platformdan ulaşabilirsiniz.

 

 

Bir yanıt yazın