Winnie the Pooh: Blood and Honey, Rhys Frake-Waterfield tarafından yönetilen bir korku filmi, A.A. Milne’in sevilen karakterlerini tamamen farklı bir bağlamda, aç ve terk edilmiş vahşi yaratıklar olarak sunuyor. Film, Christopher Robin’in ormandaki eski dostlarını ziyaret etmesi ve onların artık masum olmayan, insanlara saldıran canavarlara dönüştüğünü keşfetmesiyle başlıyor. Bu beklenmedik dönüşüm, çocukluk hayal gücünden beslenen bir kurgunun karanlık bir versiyonunu ortaya koyuyor.
Christopher Robin’in ormanına dönüşü ve sevgi ve temel beslenme için ona bağlı olan Pooh ve Piglet’ın deliye dönmesi, onun çocukluğunun terk edilmesinin sadece lirik ve üzücü değil, aynı zamanda ihmal edici bir kötüye kullanım olduğunu gösteriyor.
Her iki inceleme de, Winnie the Pooh: Blood and Honey‘nin, bazı açılardan büyük ölçüde yetersiz kaldığını ve potansiyel olarak ilginç sıradan bir uygulamayla sunarak izleyiciyi hayal kırıklığına uğrattığını vurguluyor. Hikaye ve karakter gelişimindeki eksiklikler, filmi sadece merak uyandıran bir deneyim olarak bırakıyor, ancak çoğunlukla hayal kırıklığı yaratan bir yapım olarak değerlendiriliyor.